Türkiye'nin 2015 yılı zaman kalitesi ve kötümserliğin sonu

2008-2024 dönemi, Türkiye'nin sinir uçlarına dokunarak sürüyor ve 2012 Aralık sonrasında, 2017'de sona erecek en hızlı dönemini yaşıyor. Değişim/dönüşüm dönemi, büyük ve çokboyutlu bir altüstoluşun işaretlerini taşıyor. Durum karışık görünmesine rağmen, yıllardır belirttiğim gibi olay, özgürlük isteği ve talepleri ile, bunun zıddını temsil eden bir baskı ve kısıtlama trendi arasındaki olgunlaşma mücadelesinden ibaret. Bu mücadele, insanlığın bundan sonraki şekillenmesini etkileyebilecek evrensel bir yeniden yapılanmayla ilgili ve Türkiye'de -aynen beklendiği gibi- sert bir dirençle karşılaşmış durumda. Özgürlük taleplerinin genellikle ezildiği bir ülke olan Türkiye'de ilk kez -zamanın kalitesine uygun olarak- özgürleşme talepleri küçük bir gençlik ayaklanması ötesinde geniş halk kitleleri tarafından sahipleniyor. 2012'de "Üçüncü Güç" olarak adlandırdığım ve 2013 Haziranından beri tüm Dünyanın tanıdığı "Gezi Ruhu", Türkiye'yi gelecek yüzyıllarda siyasi ve kültürel bakımdan şekillendirecek özgürlük talebini ve yeni Türkiye'yi temsil ederken, yasakçı Eski'nin özgürlüğe direnişini, giderek kötü bir karikatüre dönüşüp marjinalleşen İslamcı AKP temsil ediyor. AKP, Menderes'den beri Türkiye'yi darbeler ve yasaklarla yöneten, ülkenin ikinci sınıf bir ülke olarak kalmasından sorumlu muhafazakar eski Türkiye'yi temsil ediyor.
Dünya tarihinde isyan ve ayaklanmaların genellikle bastırıldığı önbilgisine rağmen, 2012 sonrasının zaman kalitesi, şimdiye dek varolan tüm muktedir siyasi yapıları dönüştüren ve özgürlükçü temelde yeniden oluşturan bir diretme gücüne sahip.
Türkiye, hızlı 2013 yılından sonra, daha düşük yoğunluklu bir sinir harbi yaşadı ve bu süreçte Eski Türkiye'nin son temsilcisi AKP ve "elitleri" itibar yitirmeye devam ettiler. Eski Türkiye'nin siyasi ve ahlaki iflası çok kesin, Dünya'da da tescillenmiş durumda. 2014 sonunda Eski Türkiye bir nepotizm ile yaşayan oligarşik bir yapı haline dönüşmüş durumda. Zamanın kalitesi, AKP tarafından temsil edilen Türkiye'nin aleyhine işlemeye ve onu dejenere edip çözmeye devam ediyor. 2015, sinir harbinin daha yüksek dozda süreceği bir yıl olabilir. Son birkaç yıldır, iktidarın hakaretamiz dili ve küstahlığının, düşüşü ve zayıflamasıyla doğru orantılı olarak yükselebilir. Muktedirlerin kullandığı küfür dili "İslam", özgürlük taleplerini hem daha çok öfkelendirip hem de daha bileyebilir ve Hükümetin hareket alanını daha da daraltabilir. Türkiye'nin bu yıl da iç politikasının yıpratıcı hkalitesine esir olacağı kesin. Fakat 2015 yılı, aynı zamanda bir iyileşme, normalleşme, normale dönüş yılı olabilir.
2015 yılının dönüştürücü etkisi, kötümserliğin giderek ortadan kalkmaya başlamasıyla ilgili bir durum gibi ve bu iyileştirici/cesaretlendirici etkinin tüm yıl boyunca hissedileceğini sanıyorum. Umutların gerçek anlamda tatmin edilmeye başlanacağı ve moralin yükseleceği süreç, 2015 baharından itibaren somutlaşıp 2017'ye kadar sürebilir. Bu olumlu süreç, Eski Türkiye'nin tarih sahnesinden çekilip yerini yeni Türkiye'ye bırakacağı sürecin de adı ve sonuç olarak çok daha kendi başına buyruk bir Türkiye'den bahsediyor olabiliriz. Henüz muğlak olan bu durumun nasıl bir görünüm arzedeceğini, ancak gelecek yıl görebiliriz sanıyorum.
2015 yılını benim için en ilginç kılan yan, bu yıl Türklerin, bu diyarın özruhuyla temasa geçebilecekleri gibi -anlatması zor bir duruma işaret ediyor. Sonuç, bir çok insanın beklediği bir şey olmayacak. Çünkü Türkiye'nin özü ne Atatürkçülük, ne de İslam. Ama Türklerin ve daha öncesinin eski halklarının edindiği tarihi tecrübenin harmanlandığı çok güzel bir dozun yakalanacağına olan inancım tam.
2015 yılının ikinci yarısı, seçimlerin de yaşanacak olması nedeniyle, değişim/dönüşümün yeni bir ivme kazanacağı ve oldukça köklü olayların gerçekleşebileceği bir sürece işaret ediyor. Tüm bu gelişmeler sırasında, herkes evinde oturup televizyon bile izlese, Eski AKP Türkiye'sinin daha da zayıflayacağını (hatta belki bu yıl devrileceğini) rahatlıkla söyleyebiliriz. İşte tam da bu şaşmaz trend ışığında yeni fikirlerin, tartışmaların, gelecek planlarının çok daha önem kazanacağını ve insanların artan direnişlerini ve yenilik taleplerini güçlendireceğini söyleyebiliriz.
AKP, Mart 2013'den beri -çeşitli bahanelerle- Türkiye'yi islamcı bir ülke yapmak için önemli adımlar attı. Fakat bu adımların, "Yeni Türkiye" denen AKP Türkiye'sinin istikrarlı ve legitim/meşru bir süreklilik tutturamadığı, halkın artan çoğunluğunu kazanamayıp kaybettiğini de gösterdi. AKP Türkiye'si, halkın geniş kesimlerine, Türkiye'nin Dünyaya açık bir ülke olabilmek için nasıl olMAmasını anlatması bakımından önemli bir tarihsel deney oldu. Bu deney, Türklerin bir daha asla benzeri dinci totalitarizmine batmamalarını ve İslam dinini çok daha dikkatle izleyecekleri ve onunla aralarına yeni somut mesafeler koyacakları bir süreci de başlattı. Menderes'den beri böyle bir duyarlılık yoktu ve sadece militaristlerin hezeyanları şeklinde marjinal bir kaygı sayılıyordu. Dünya'da değişen ve İslamcılığın aleyhine işleyen yeni postkapitalist paradigma, Türklerin islam ötesinde kendilerini yeniden keşfetmelerinin ve tanımlamalarının şartlarını da sunuyor. 2015'in Kasım ayına kadarki süreçte, AKP'nin başlattığı değişiklikler, bu kez yeni bir boyut kazanabilir. Yıl sonunda Türkiye'nin 2014'den oldukça farklı bir yer haline gelmesi mümkün, ama değişiklikler, İslamcıların güçlenmesi değil, zayıflaması istikametinde ilerleyecek.
İikinci yarısında, herkesin pembe gözlüklerle dolaştığı bir 2015 yılı bekliyorum. Ve bu durumun 2017'ye kadar süreceğini tahmin ediyorum.