Ho Chi Minh'in emrinde Viyana'lı bir Devrimci: Ernst Frey

20'inci Yüzyıl gerçekten de çok hızlı ve korkunçtu. Heyecan, adrenalin falan derken, dünya tarihinde olmadık ölçüde kıyımların, du dönemde yaşandığı acı bir gerçek. En eski ve köklü/detaylı mistik metinlerde, savaşın ve insan öldürmenin değil, barışın yüceltildiği ve canlıları öldürmenin ne demek olduğu anlatılır, mesela Srimad Bhagavatam, buna iyi bir örnektir. "Tanrı adına" (veya iyi bir amaç uğruna) öldürmek, ancak monoteist dinlerin ortaya çıkmasından sonra (adeta) "kurumsallık" kazanmış bir durumdur -elbette bu konu da burada, daha sonraki yazılarda konuşulmayı bekliyor.
Arjantinli devrimci Che'nin Küba'da savaşması, Kongo'da savaşması, Bolivya'da ölmesi bize artık çok normal geliyor. Çünkü o bu klasta biri ve dünyanın bu absürd haline dayanamayıp mücadele etmiş biri. Che ünlü, onu herkes tanır, bir ikondur, ama Viyanalı Ernst Frey'i kimse tanımaz -bunu tabii, Türkiye için söylüyorum. 1915'de doğan ve 20'inci Yüzyılın azgınlığına göre bir hayat sürmüş olan Frey, atılgan devrimci bir öğrenciyken, daha onyedi yaşında "Sosyalist Ortaöğrenim Öğrencileri Birliği"ne üye olduğunda yıl 1932. Bir yıl sonra Hitler Almanya'da iktidarı ele geçirdiğinde o da yeni bir Sol fraksiyonda: "Junge Front", Genç Cephe, veya Gençlik Cephesi, biraz Dev-Genç gibi bir örgüt. Bir yıl sonra Komünist Parti'nin Gençlik örgütünde, propagandacı. Diğer talebelerle "siyasi eğitim" için buluştukları en güvenli yer de Viyana Ormanları! Frey bu dönemde "Profesyonel Devrimci" oluyor ve partiden maaş almaya başlıyor. Ve tabii tutuklanıyor, 15 gün hapisle yırtıyor, parti onu Ortaöğrenim talebelerini yeniden örgütlemek için sağa sola gönderiyor.
Ernst Frey, Vietnam Üniformasıyla...
Frey'in hareketli hayatının asıl, Nazi Almanya'sının Avusturya'a girmesiyle başladığı söylenebilir. Tabii yeniden hapsediliyor hem de Avusturya'yı illegal yoldan terkederken. Dört ay hapisten sonra onu bırakıyorlar, o da 1938 yazında Paris'e kaçıyor. Amacı, oradan İspanya'ya gidip İspanyol iç savaşına katılmak. Burada anlayamadığım konu, Frey'in "İspanya'ya çeşitli bürokratik nedenlerle gidememesi." Paris'e kaçan Frey, nedense İspanya'ya kaçamıyor ve üyesi olduğu partiden, Fransız lejyonlarına katılmak için izin istiyor. Geleceği o zamanda görüp mü bu kararı veriyor, yoksa Avrupa'da Yahudi olmanın ne kadar tehlikeli hale geldiğini mi düşünüyor, başka bir nedeni mi vardır, bunu Frey'den öğrenemiyoruz, ama bir de bakıyoruz ki Frey, devrimcilikle alakasız bir Fransız lejyonunda Cezayir'de komando eğitimi alıyor, oradan da 1942'de karga-tulumba Hindiçini yarımadasına gönderiliyor. İkinci Dünya Savaşının en cıvcıvlı yılları. Ve lejyona katılan diğer Alman/Avusturyalılarla birlikte askeri birliğin içinde, Hitler kuklası Fransız Petain Hükümetine karşı bir örgüt kuruyor -ki cesaret gerektiren bir şey. Savaşta böyle şeylerin cezası anında kurşuna dizilmek olabilir. Oradayken, Ho Chi Minh'in kurduğu "Hindiçini Komünist Partisi" ile ilişkiye geçiyor, sonra parti onu üyeliğe kabul ediyor ve orada, Fransızlara karşı kazanılan "Ağustos Devrimi"ne katılıyor.
Frey, 1945 yılında, Vietkong'un efsane generali Vo Nguyen Giap'ın en yakın adamlarından biri. Onunla birlikte, karargahta çalışıyor. Giap 1946 yılında Vietnam gerilla ordusunun baş komutanı, Fransızlara karşı savaşılıyor ve ilk büyük zaferini henüz kazanmamış, Frey 1951 yılında Giap'a veda edip memleketine dönüyor. General Giap 7 Mayıs 1954'te ünlü Dien Bien Phu savaşında modern ve muzaffer Fransız ordusunu yenip tüm lejyonerleri Vietnam'dan sepetlendiğinde Frey, Viyana'da bazı firmaların mallarını satmaya çalışan küçük bir tüccar. Hayat hikayesini, yaşadıklarını yazıp Avusturya Komünist Partisi'ne veriyor ama partiyle hiç alakası yok.
Ernst Frey 1994'de öldüğünde ardında 1200 sayfalık bir kitap taslağı bırakmış. Kitabı 2001'de, bir Otobiyografi olarak yayınlandı da, dünya böyle bir adamın yaşadığını öğrendi. Ve asıl kitap çıktıktan sonra, hayatının boyutları da anlaşıldı. Sizi bilmem ama, Asya ile ilgili biri olarak "Vietnam mon amour" adlı kitabın beni oldukça heyecanlandırdığını söyleyebilirim. Kitabı basıma hazırlayan ve emeği geçen Doris Sottopietra'ya da teşekkür etmeliyiz. İspanya'ya gitmeyişinin asıl nedenini de kitaptan öğreniyoruz: İspanyol devrimcileri sosyalistten çok anarşistler ve Frey'in ideolojisine tersler.
Frey, Hindiçini savaşında Fransız saflarında savaşırken Japonlar tarafından esir de alınmış ve savaş bittiği için altı ay sonra serbest bırakılmış. O zaman doğrudan memleketine dönmemiş mesela, onun yerine Hanoi'ye gidip, yanındaki diğer arkadaşlarını da Hindiçini Komünist Partisi'ne üye yapmış, kendisi zaten Eylül 1942'den beri Ho Chi Minh'in partisine üye. Vietnamlı Komünistler Frey'e önce Tonking'de öğretmenlik yaptırmışlar, sonra da Vietkong'un Fransızca "Le jeunne Viet-Nam" gazetesini o çıkarmaya başlamış. Ama Fransızca bilen adam kıtlığı nedeniyle hemen general Nguyen Son'un danışmanlığına doğrudan güneydeki cepheye göndermişler. Yıl 1946. Temmuz ayındaki Ankhe Geçidi savaşından sonra Frey, Vietkong'un albay rütbeli tek Avusturyalı subayı olmuş, terfi etmiş. 1947 Nisanında Chine ve Batha savaşlarından sonra Güney Truong-Bo'da Frey, oradaki direnişin ikinci kurmay başkanı ve bizzat general Giap tarafından oraya gönderilmiş. Aralık ayanında kazanılan Viet-Bac savaşını bizzat o yönetmiş. 1948'de, dördüncü direniş bölgesi komutanının -bir general- yardımcısı olmuş.
Frey, 1949 ilkbaharında, çok çalışmak, yetersiz beslenme ve Malaria nedeniyle bilncini kaybedecek kadar hastalanmış ve yıl sonuna kadar hastaymış, sonra Vietnam Savaş Bakanlığı'nda çalışmaya başlamış. Daha Mayıs 1949'da, askerlikten azledilmesi için bir dilekçe vermiş, ama dilekçesi önce reddedilmiş. Frey, 21 Ocak 1950'de, yeni açılan Çin sınırından geçerek önce beş ay "Çinli yoldaşlar"a misafir olmuş, sonra biraz daha Çin'de kalmış ve 16 Nisan 1951 günü oradan ayrılmış. Tabii o zaman Çin'den Avusturya'ya nasıl seyahat edilir, hiçbir yoldaş bilmediğinden, onu önce Sovyetler Birliği'ne göndermişler. Ruslar onu bir ara unutmuşlar ve nihayet 4 Haziran 1951 günü, SBKP Merkez Komitesi'ni de karıştırmak pahasına Viyana'ya inmiş.
Ernst Frey'in otobiyografisinin ilk kırk sayfasını okuyunca, tamamen sıradan bir çocukluk geçirdiğini görüyorsunuz. Kitapta eski aile fotorafları var, ve o eski sararmış sepya fotoraflardan. Bu yazının sonunu nasıl getireceğim bilmiyorum ama, yazılmadığı sürece son derece ilginç birçok hayat hikayesinin kaybolup gittiğine en iyi örnek, galiba Ernst Frey'in hikayesi. O Che gibi ünlü değil, ama kitabı yayınlandığından beri önce Avusturya'da, sonra da dünyada tanınan biri oldu. İleriki yaşlarını, nasıl olup da kapı kapı gezerek elektrik süpürgesi gibi şeyler satmakla geçirdiğini ise anlayabilmiş değilim. Ama Vietnamlıların Çinlilerle yakınlaşmalarından sonra general Giap ile ideolojik ayrılığa düştüğünü ve kafasının fena halde karıştığını yazıyor.
Ernst Frey 1980'de, Vietnam'a hizmeti nedeniyle Ho Chi Minh Madalyası ile taltif edildi.