Yaşayan Mayaların 21 Aralık sonrası uyarıları ve tasavvurları

Öğrenciyken gördüğüm bir film beni çok etkilemişti. Filmin adı Koyaanisqatsi'ydi. Francis Ford Coppola'nın yapımcılığını üslendiği ve Godfrey Reggio'nun rejisörlüğünü üslendiği film, insanın maddeci yanlış yaşama biçimi sonucu dünyayı, yaşamı ve nihayet kendini nasıl felaketin eşiğine getirdiğini anlatıyordu ama sadece görüntülerle...
Film, muazzam görüntülere sahip uzunca bir belgesel. Philip Glass'ın müziği eşliğinde Sadece seyrediyordunuz ve çarpılıyorsunuz. Bu filmi, piyasaya çıktığı 1982 yılından beri kaç kere seyrettiğimi hatırlamıyorum, ama en son bu yılın başında yeniden seyretmiştim. Filmde altyazı niyetine sadece "Koyaanisqatsi" sözcüğünün ne anlama geldiğini okuyorsunuz:
Hopi dilinde "ko.yaa.nis.katsi" diye telaffuz edilen bu sözcüğün beş anlamı, aynen şöyle:
1. Delice yaşam. 2. Ayaklanma/isyan halinde yaşam. 3. Çürük/yoz yaşam. 4. Dengesini yitirmiş yaşam. 5. Değiştirilmek zorunda olan yaşam.
Filmi birkaç kere seyredip müziğini mırıldanırken, Hopilerin Müziklerini aldım (o zaman kocaman siyah LP plaklardan!) Hopiler hakkında bulduğum kitapları okudum. Hopiler, Maya'ların günümüze kadar yaşamış son boylarından. Bugün dünyada sadece altıbin kadar Hopi yaşıyor, ama Hopilerin yaşlılar konseyi, atalarından devraldıkları geleneği ve sırrı sürdürdüklerini 4 Ağustos 1970'de kanıtadılar. ABD Başkanı Richard Nixon'a bir mektup gönderdiler. Mektup aynen şöyle:

Sayın Başkan,
Hopi Milletinin en yaşlıları olarak biz, hiç şaşmadan, daima Yüce Ruh'un bize gösterdiği yolu izledik. Bugün kendimizi, bize güvenilip vahyedilerek gönderilen Mesajı size iletmekle yükümlü hissediyoruz.
Bunun nedeni, beyaz adamın doğaya karşı duyarlı olmaması ve Dünya Anamız Yeryüzü'nün kudsiyetini bozmaktır. Beyaz adamın teknolojik yeteneklerinin yüksekliği, Dünya'da yaşayan herşeyin ruhsal yolunun kıymetini bilmek konusundaki vasatlığının bir sonucu sayılabilir. Açgözlülüğü ve maddiyatın tadını çıkarma arzusu, Dünya Anamızın bağrında -adına "doğal kaynakları çıkarıp kullanmak dediği- şey adına açtığı yaraları göremeyecek kadar körleştirdi.
Toprağın her yerinde akar sular kirletildi, yer kazılıp karıştırılıp kirli çamur haline getirildi, hava tamamen kirletildi. Sayısız bitki ve hayvan, endüstri çöpünün zehirinden öldü. Tanrısal yol, insanların çoğu için farkedilebilir olmaktan çıktı, hatta bu, beyaz adımın yolundan gitmeye kararvermiş çok sayıda Yerli için de geçerli.
Görevimiz, insanların doğa ile barış ve uyum içinde bir yaşama dönmemeleri halinde tüm yaşamın yokedileceği konusunda sizi bilgilendirmek -bize bildirilenler, bu sorumluluğu bize yüklüyor. Yalnızca, herşeyin anası Doğanın sırlarını anlamış olanlar, bu kötü kaderi değiştirebilir. Bu bozucu gelişme sona ermek zorunda, yoksa Doğa öyle davranacak ki, tüm insanlık acı ve azap çekecek.

O dönemde 68 Hareketi fırtınası tüm hızıyla esiyordu ve gençler daha çok Sol konusunda duyarlıydı, doğaya duyarlılık ise çok yeniydi ve ancak 70'li yılların sonundan itibaren yaygınlaştı. Hopiler, birşeylerin canlanmakta olduğunu (ama birtaraftan da birşeylerin hızla bozulduğunu) hissetmiş olmalılar.
Maya'ların yaşayan rahiplerinden Guatemalalı Carlos Barrios, aynı zamanda bir antropolog, tarihçi ve araştırmacı. Maya takvimi konusundaki en önemli uzman sayılıyor. Yaşayan Maya'ların Kartal Klanı (Aşireti) reisi. Onun sözleriyle 21 Aralık 2012 ve sonrasında "Dünya yokolmayıp, yeniden şekillendirilecek".

Bugün dünyada kullanılan Gregoryen takvimden daha kesin olan Tzolkin takvimine göre, 21 Nisan 1519'da, "9 Cehennem" dönemi başlıyor. Tam bu gün, Yerlilerin sözleriyle "kelebeğe binmiş sakallı adamlar", yani Cortez ve tayfası Amerika'ya gelmiştir. Beyaz yelkenli kalyonlar, denizin üzerinde aynı kelebeğe benzemiş olmalılar. Bu 9 dönemden her biri 52 yıl olarak hesaplandığına göre, onlar için "9 Cehennem dönemi, 1987'de sona ermiş. Yaşayan Maya'lar, maddeci mantalitenin, bu yıldan itibaren zayıflama sürecine girdiğini ve doğa bilincinin yeniden yükselmeye başladığını söylüyorlar. İnsanlığın, 21 Aralıkta, "Dördüncü Dünya"dan, "Beşinci Dünya"ya geçecek olması ve bu geçiş sonrasında "Beşinci Dünya"nın bugünkü "Dördüncü Dünya"dan farkı, bizi ilgilendiren asıl konu elbette. Bu fark konusunda çok açık ve net bilgiler var. -Hatta belki bu yeni dünyaya neden "Beşinci Dünya" dendiği konusunda bile! "Yeni bir Gerçeklik Alanı".
Bu yeni alanın, spiritüel özellikler taşıyan bir enerjinin kullanılmaya başlanmasıyla ilgili olduğunu söyleyebiliriz -en azından Maya'lar bu fikirde.
Tüm bu konuların güzelliği, çok önce birileri tarafından mutlaka bir şekilde ifade edilmiş olmalarıdır (ama o zaman bunu kimsenin pek ciddiye almamaış olmasıdır -tıpkı günümüzde olduğu gibi!)
"Dört Element", herkesin malumudur. Eski çağlarda, bütün herşeyin dört maddenin çeşitli kombinasyonlarda dört "Element"ten yaratılmış olduğu söylenirdi. Bunlar: Toprak, Hava, Su ve Ateş'ti. Aristoteles bu dört Element'e bir Beşincisini katmıştı. Bu, elbette, Luc Besson'un ünlü filmindekindeki "5'inci Elemekt"ten farklı. Aristoteles ona "Quinta Essentia" diyor ve ben de kestirmeden, Türkçe, "Güç" diyorum. Tabii bu sözcük biraz yetersiz kalıyor gibi (şimdilik öyle görünüyor ama değil bence). Japonca "Chi" de diyebiliriz, ama o da eksik kalıyor. Aristoteles'in ifadesi, yani bir tür Ruh Enerjisi, gerçeğe en yakın görüneni olsa gerek. Elektrik gibi somut bir enerji, insanın ve hayatın da enerjisi. Ve spiritüel bir yana sahip bu enerjinin kullanılabilir hale gelmesi. Tabii bundan, günümüzün soğuk-ruhsuz bilim kafasıyla yararlanmak kolay olmasa gerek, sonuçta bu ruhla ve ruh haliyle ilgili birşey. Bitkilerin, hayvanların ve insanların yaşam enerjisini de içeren bir enerji. Carlos Barrios, bu enerjinin insanları bambaşaka yeni bir yere doğru götüreceğini söylüyor.
Barrios, Maya yaşlılar kurulunun 2007'deki toplantısından sonra bir uyarı yayınladı. Uyarıları şunlardı:
"Amerikan ve Avrupa ekonomileri, sandığınızdan daha kırılgan. Gelecek yıl, döviz piyasalarında ve diğer finans piyasalarında büyük radikal değişiklikler olacak.(Nitekim büyük ekonomik kriz 2008'de başlamıştır). Maya'ların zaman bekçileri, 21 Aralık 2012'nin, "Beşinci Güneş" dünyasına geçileceğini söyler. Değişim için bir dış bir de iç Senkron yaşanacaktır. Bu da şudur:
Maya'ların kutsal metinlerine göre zaman çılgınca davranacaktır, insanlar da. (...)
Burada dikkat çekici olan, Barrios'un da, son ana kadar bu kaos türünün durdurulması için çare olduğunu söylemesidir. Çare, Nixon'a mektup yazan Hopi'lerin sözlerinde de mevcuttur: "Doğanın sırlarını anlamış olanlar", kaosun bir felakete dönüşmesini önleyebilirler. Bunun bir sır olmadığını, Yi Ching'de ve diğer kadim öğretilerde anlatılan 'Uyum' prensibini, doğa ve toplum dahil her konuda büyük bir kesinlik ve kararlılıkla uygulamaktır. (Kısacası, para/kar maksimizasyonuna göre değil, sonucu felaket olabilecek bilimsel deneylere göre değil, insanların hayatı/mutluluğu/huzuru ve doğanın maksimizasyonuna göre hareket etmektir!) 
Yaşayan Maya'ların sözünü ettiği ve 21 Aralık sonrasında gündeme gelecek olan Beşinci Element'in ne olduğunu teorik olarak biliyoruz. Bunun somut bir şekilde kullanılabileceğini söylemeleri, akla, Chi enerjisini hastalıkları önlemek için kullanan eski Çin tıbbını ve Kam'ların pratiğini düşündürüyor.
Israrla tekrarlanan sözleri şu: "İnsanlar varolmaya devam edecekler, ama başka türlü." Bu sözün çok geniş bir yorum yelpazesi bulunuyor! Ama şu sözlerine katılmamak imkansız: "Şu anda tarihin en önemli zamanında yaşıyoruz."
Spiritüel savaş...
Bu konuyu ayrı bir başlık altında incelememin nedeni, bu anlayışın istisnasız tüm inançlarda çeşitli biçimlerde bulunmasıdır ve değişim/dönüşüm ile onu engellemek isteyen güçlerin çatışması anlamında kullanılmaktadır. Barrios, "Maddeci düşüncelerinde ısrar eden karanlık güçler" diye bir tanım sunuyor -ki komplo teorilerine inanaların sözlerine benziyor! Ben bu kesimi yıllardır, hayatın maddi yanına göre yaşayıp doğa/insan falan gibi derdi olmayan "Para/mal/makam manyağı muktedirler" diye tanımlıyorum. Türkiye'de bu çevrelerin en barbar/duyarsız/adaletsiz, etikten nasiplenmemiş ve aç gözlü materyalist kesimini muktedir İslamcılar oluşturuyor. Maya bilgeleri, eski materyalist para/mal/iş düzenini savunan bu kesimleri, "Karanlık Güçler" olarak tanımlıyorlar ve bu güçlerin, "insanlığın daha yüksek bir tekamül seviyesine ulaşmasını engellediklerini" söylüyorlar. Yukarıda sözü edilen kaos durumunun ortaya çıkışı ve insanların çılgınca davranmalarının nedeni, yeni tekamül seviyesine çıkacak olan insanların, "Karanlık Güçler" denen çevreler tarafından engellenmesi. Maya Bilgeleri o nedenle bu çevrelere karşı "savaşlar ve ayaklanmalar" olacağını, "kaos"tan anlaşılanın da (özünde) bu isyanların olacağını söylüyorlar. Savaşların ve isyanların olmaması için, "Karanlık Güçler" denen para/mal/makam manyağı muktedir güçlerin, devranın bu şekilde gitmeyeceğini anlayıp, değişim/dönüşüme ayak uydurmaları gerekiyor. "Gerekiyor" diyoruz, çünkü bu değişimi durdurmaları mümkün değil. Yaşayan Maya'lar bu konuda çok kesinler. Muktedirlerin bu olayı durduramayacaklarını, bunun mkansızlığını şöyle de ifade edebiliriz: Bütün karıncalar toplansa, Amazon nehrinin akışını durdurabilir mi? Alemin ve diğer alemlerin, Güneşlerin ve yıldızların tüm muktedirleri toplansa, bu değişimi durduramaz. Söyledikleri kısaca budur. Yani muktedirler, karşılarında 'Kimin' olduğunun farkında değiller!
Maya'ların yaşayan son boylarından Hopi'lerin sözlerine devam etmeden önce, "Hopi" sözcüğüne de dikkat çekmek istiyorum. "Hopi", "Barış" demektir.
Hopi'lerin de bahsettiği "Dördüncü Dünya"dan önceki üç "Dünya"ya ne olduğu hakkında çok kesin tasavvurları vardır. Mitolojileri de filmlere konu olabilecek kadar fantastik ve olağanüstü'dür (başka bir yazıda değinebiliriz). "Dördüncü Dünya", yasaları, yaşam biçimi ve maddi değerleri/normları bugünün muktedirleri tarafından "korunan" dünyadır.
Burada, Hopi Reisi Beyaz Ayı'nın sözlerine değinmeli miyim bilmiyorum. Ama şu kadarını söyleyeyim, Dördüncü Dünya'nın tıpkı radyo gibi bir merkezden yayınlanan bir tür (manyetik?) görünmez dalga ile yokolacağını, radyo dalgaları gibi dünyanın her yerine ulaşacağını ve bunun yeni keşfedilmiş veya keşfedilmek üzere olan bir şey olacağını anlatıyor. (Bkz. Joseph F. Blumrich, "Kaskara und die Sieben Welten") Bu olayın, İnsanlığın sonu demek olmadığını ise, 1986'da Hopi Bilgesi ünlü Lee Brown çok çarpıcı bir şekilde söylemiştir. Konuşmasının sonunda, Hopi'lerin hayatta kalacağını da ifade eden Lee Brown şöyle diyor:
"Biz genel arınma döneminde yaşıyoruz. Kızılderili olmayanlar buna 'Kıyamet' diyorlar. Bizim atalarımız 'Arınma' derlerdi. Ama korkmayınız. Korkunç görünebilir ama biz hayatta kalacağız."
(Ben burada bir parantez açıp, eski kehanetlerin neden felaketlerden bahsettiğini, ama neden felaketler olmak zorunda olmadığını anlatan -bu blogdaki- yazıma dikkat çekmek istiyorum.)
Ben bunu kısaca şöyle yorumlarım: Muktedirler, varolan düzende ne kadar inatla ısrar ederlerse, başta onlar için ve diğer insanlar için o ölçüde kötü olacaktır...
Evrene yeni bakış biçimi...
Değişimin ardından gelecek yenilik tahminleri, elbette bu blogun ilgi alanına girer.
Bu konudaki en somut tasavvur, Maya takvimi konusunda uzman bir kızılderili (Cherokee) kadından geliyor. Aynı zamanda astrolog olan Barbara Hand Crow, insanın evrene bakış açısının tamamen değişeceğini ve bu değişimin de insanın mental değişiminin anahtarı olduğunu söylüyor ve bunu şözle izah ediyor:
"İnsanlar dörtyüz yıl önce, evrenin merkezinin Dünya olduğunu sanıyorlardı." Nitekim, Dünya'nın Güneş etrafında dönen bir gezegen olduğunu söyleyenler kafirlikle suçlandılar, hatta cadılıkla suçlanıp yakıldılar. "Dünya merkezli bakış açısı, Maya'ların son Baktun'unun başında yıkıldı ve insanın evreninin merkezi, Güneş oldu." Beşinci Dünya ile başlayan bilinç seviyesinin anahtarı, "İnsanın evrene, 'Galaksi'nin Merkezi' (Hunab Ku, yani Tanrı) merkezli bakmaya başlamasıdır." Dinlerin, dünyayı evrenin merkezi sayan anlayışları sonrasında Güneş merkezli bakış, kategorik (naddeci) bir bakış getirmişti.  
Şimdi Güneş sisteminin, Evrenin Merkezi etrafında döndüğünü temel alan yeni bir çağa giriliyor. O Merkez'in, cansız bir kütle değil de evrendeki tüm kütlenin, ışoğın ve hayatın kaynağı olan bilinçli bir merkez olduğunun anlaşılması, "inanç" denen şeyin sonu olabilir. Çünkü somut-net bilinen bir tek şeye bir de inanmak gerekmeyebilir. Bu durumda, daha önce "İnanç" denen şey ile "Bilim" denen şeyin yeniden kenetlendiği ve sentezlendiği bir durum sözkonusu olabilir.