İran'a Amerikan, İngiliz, İsrail saldırısının alâmetleri ve Türkiye'nin pozisyonu

Basında son günlerde, İran'a karşı büyük bir askeri operasyon yapılabileceğini ima eden haberler yeniden çoğaldı. Geçtiğimiz son iki yıl içinde yapılacakken ertelenen askeri operasyon konusunda yeni gelişmeler mi var? İran İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salih, geçen hafta Hürriyet Daily News’a verdiği bir mülakatta, “İran savaşa hazır” demişti. Gerçi bu sözü, “biz her zaman savaşa hazırız” mealinde sözlerle tamamladı, ama bu kez durumun daha farklı olduğu anlaşılıyor. Global sistemin siyasi "Merkezinin Merkezi"ni teşkil eden ABD, Büyük Britanya ve İsrail üçlüsü -bu üç ulusdevlet- İran’ı ne zamandır hedef tahtasına koymuştu. Savaşın sürekli ertelenmesi, boyutlarının giderek daha korkunç olabileceğini gosteriyor. Bu üçlü, şimdi İran’ın nükleer silahlara sahip olduğu varsayımını da içeren bir savaş planıyla geliyorlar. Yani atom silahlarının kullanılma ihtimalini de içeren bir savaş yaklaşıyor. ’Asıl Savaş’ın geçtiğimiz yıl, sıkı bir ajanlar savaşı formatında başladığı ve tarafların bu görünmaz savaşın gölgesinde pozisyonlar aldıkları, son hazırlıkların tamamlanmak üzere olduğu biliniyor. Bu yaz gözlemlediğimiz son savaş alametleri, ABD'nin bu savaşı artık erlemeyeceği (erteleyemeyeceği) istikametinde, çünkü İsrail inisiyatif alıp savaşı başlatmaya muktedir.

Özellikle İsrail'deki haketlenmeleri farkeden İran, resmî televizyon kanalı üzerinden İsrail'i "Kıyamet boyutlarında bir saldırı" ile tehdit etti.
(Tabii bu tehdidin, aynı zamanda Filistin Halkına yapılmış olduğunu da yazmaya gerek yok! Filistinliler, İsraillilerle neredeyse içiçe yaşıyorlar. Oraya düşen tek bir atom bombası bile, en çok Filistinlileri vurur.)
Kıyametten açılmışken: Bunun hakikisini İran yaşayabilir.
Ve bu gidişin engellenme ihtimali hızla küçülüyor. Dikkat çekici olan, bu savaşın bir an önce başlatılması konusunda İsrail’in müdahaleleri. İsrail Parlamentosunda iktidar ve muhalefet, savaş konusunda uzlaşmış görünüyor. Haarez Gazetesinin yaptığı bir kamuoyu soruşturmasına göre İsraillilerin yüzde 41’i, İran’a müdahaleden yana. Bu çok yüksek bir oran (karşı çıkanlar da yüzde 39). Dahası, İsrail, yeni geliştirdiği uzun menzilli Jericho-3 roketlerini daha yeni denedi ve denemeler başarılı oldu. Bu roketler, atom başlığı taşıyabiliyorlar. Guardian Gazetesinin geçen hafta, İran’a olası bir Amerikan saldırısında İsrail’in ABD’ye yardım edeceğini yazması da ilginç ve haberi başka türlü okumak mümkün. ABD’de, bir İsrail provokasyonundan çekinildiğini gösteren işaretler de alınıyor. Gerçi İran’a karşı sistemli bir savaş hazırlığı var, ama bu, yüzdeyüz savaş olacağını göstermez -tabii İsrail ABD’yi "de facto" savaşa sokmazsa!
Yaz aylarından itibaren burada da dikkat çektiğimiz üzere, İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs'la imzaladığı gizli anlaşmalarla, İsrail ordusuna çok sayıda taktik nükleer silah taşıdı. İsrail'in nisbeten yeni sayılabilecek stratejik önemdeki denizaltılar ağı, bu silahlarla birlikte, dünyanın herhangi bir yerine konuşlandırılabilir çok güçlü bir vurucu güç teşkil ediyor. İsrail’in Akdeniz’de petrol arayan Kıbrıs’a siper olması da tekil bir olay değil. Şu anda Türkiye’nin bir zamanlar “İsrail’in askeri stratejik ortağı” rolünü, Yunanistan/Kıbrıs kaptı ve bu durum Türkiye’nin pek de lehine olmasa gerek. Türkiye’nin çöken kompleksli Yeni Osmanlıcı dış politikasının ardından devreye, dünyada kimsenin güvenemediği bir ara/belirsizlik dönemi girdi. Türkiye, güven kaybettiği için bu son önemli gelişmelerin gizli kısmından dışlanmış görünüyor. Şimdi savaş başlarsa, Türkiye'den sadakat gösterisi beklenecektir. Bu operasyonda sadakatin adı da İncirlik'tir ve oradaki atom başlıklı ağır silahlardır. (Türkiye, İran'ın mahvına alenen ev sahipliği yaparsa, İran’ın elindeki "ağır" silahlardan bazılarının Ankara'ya da düşebileceğini şimdiden buraya yazalım.) İran, yoğun bir imha "savaşı" (?!) ile yokedilmeye çalışırsa, ardında bu kadar koyu Sünni bir Türkiye bırakmak istemeyecektir.
İran savaşının ertelenmesi ve İran’ın atom silahları edinmekte ısrar etmesi, ABD/B.Britanya/İsrail üçlüsünün saldırısını ertelemiştir, ama saldırının yıkıcı boyutunu çok yükseltmiştir. Bu nedenle, savaşı engellemek, çok daha büyük önem taşıyor.
Türkiye, "Yeni Osmanlı" dış politikası izlerken birçok yeni düşman kazandı ve “sıfır sorun”dan “total sorun”a uzanan “inanılmaz” (ve artık güvenilmez) bir noktaya varıp tıkandı. Şimdi tahribatı tamir etmeye ve reel politikaya geri dönmeye çalışıyor. Türkiye, yaptığı hataların bir sonucu olarak bu savaşta, iki taraftan da dayak yiyebileceği acaip bir pozisyonda bulunuyor! İsrail, “Van münüt”ün hesabını, savaş sırasında olabilecek bazı “hata”larla sorabilir! Aynı şey ABD için de geçerlidir. İran ve Suriye ise, taşeron PKK üzerinden Türkiye'ye büyük zarar verebilirler. Sünni Dünyanın yeni lideri Suudi Arabistan, bu olayda açıkca üçlü saldırganların yanındadır ve Türkiye'nin "Yeni Osmanlı" saçmalığından hiç hazetmemektedir. Aynı şeyi Mısır için ve bölgedeki diğer ülke yönetimleri için söylemek de mümkün. Başta Kıbrıs olmak üzere Yunanistan da, Türkiye’ye karşı iki tarafın birden yapacağı “hata”lara doğrudan/dolaylı destek verebilir. Eğer bu arada ABD ekonomisi çökerse -ki bu mümkündür- Türkiye, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da çok zor durumda kalabilir. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye'deki KCK operasyonlarının savaş hazırlığıyla ilgili bir yana sahip olduğunu söyleyebiliriz. ABD savaşta bir süre sonra devreden çıkmak zorunda kalırsa Türkiye, güçlü bir İran-Suriye-Kürt ittifakıyla uğraşmak ve hatta Ankara’yı geçici bir süre için boşaltmak zorunda kalabilir. Böyle bir saldırı/ittifak olursa, arkasında ikinci dalganın, yani Rusya ve Çin'in olduğunu da unutmamak gerekiyor.
Türkiye, Osmanlı’dan devraldığı klasik Ortadoğu politikasının tarafsızlığını terkederek tarihi bir hata yapmıştır ve bunun düzeltilmesi için ciddi çaba göstermesi gekecektir -tabii Türkiye’ye güvenin yeniden tesis edilmesi ne kadar sürecek göreceğiz. Umarız çabuk olur.
Türkiye, İran’a saldırıya karşı çıkamaz. Ama, İncirlik’teki silahların İran’a karşı kullanılmasını kesinlikle önlemelidir. Bu üssün sadece nakliye ve insani nedenlerle kullanılmasını sağlamalıdır. Türkiye, İsrail’le arasını düzeltmek, zehirli düşmanlığa son vermek zorunda. Aynı şekilde Suriye ile de arasını düzeltmeli ve bunları büyük bir hızla yapmalı. Bu savaşta İsrail, yokolma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle büyük ihtimalle radikal bir değişim geçirecektir. İran için değişim, daha büyük bir ihtimaldir. Türkiye'deki değişim ise, benzer yoğunlukta, bunların ardından gelecek gibi görünmektedir.