ABD'nin Pakistan'a saldırı ihtimaline karşı barışı savunmak...

Obama son dönemde yeniden "Fundamentalist tehdit"ten bahsetmeye başladı. İslamcıları hiç sevmiyoruz, onların da savaş tezgahının bir parçası olduğunu görüyoruz, ama burada başka ve daha tehlikeli bir durum var. ABD'nin Pakistan'a karşı sertleşen dili uyarıcı olmalı. Bin Laden'in öldürülmesiyle El Kaide, korkutucu bir örgüt olmaktan çıktı. Onun yerini şimdi "Haqqani Ağı" diye adlandırılan örgüt alıyor ve bu örgütün arkasında Pakistan olduğu öne sürülüyor.
Burada en tehlikeli yan, Amerikan Genelkurmay Başkanı Amiral Mike Mullen'in bu örgütü resmen, Pakistan gizli servisi ISI'nin bir kolu ilan etmesidir. Böylece doğrudan Pakistan'ı hedef alıyor. Amiral Mullen, Haqqani adlı örgütün Pakistan'ın emriyle Afganistan'ın Wadak bölgesindeki Amerikan üslerine 10 ve 13 Eylül'de saldırıp orada o büyük katliamı yaptıklarını söylüyor (Bkz. FAZ gazetesi, 23.9.11).
Son haber, orduyla yakından ilgili Senatör Lindsey Graham'ın sözleriyle, Pakistan'a karşı "Bütün opsiyonların masada olduğu" yönünde! (AP Haberi 25.9.11) Bunun anlamı, ABD'nin Pakistan'a karşı gereğinde askeri güç kullanılabileceğidir.

Bu arada Pakistan Başbakanı Yusuf Rıza Gilani, bir Amerikan saldırısı tehlikesine karşı Bakanlar Kurulu'yla olağanüstü toplandı. Dikkat çekilmesi gereken husus, ABD'nin saldırı için bahane arıyor görüntüsüdür -umarız yanılıyoruzdur. Pakistan, şimdiye dek ABD'nin her istediğini yaptı, El Kaide'ye karşı savaşta ABD'ye yardımcı oldu. Ama şimdi -özellikle Afganistan'da- kesinlikle sakin olması ve asla (herhangi bir şekilde) savaşmaması ve ABD'nin eline bir saldırı bahanesi vermemesi gerekiyor.
Ayrıca Pakistan'ın düşman gibi gösterilmesi de pek anlaşılır bir durum değil. ISI ve Pakistan Hükümeti ABD'ye çok yakın. Buna rağmen düşman ilan edilmeleri, düşmanlığın başka kıstaslarının/ölçülerinin olduğunu gösteriyor. Kısacası: "Amerika aranıyor!" Ve bu hiç iyi değil.
Burada bahsedebileceğimiz en kötü haber, Amerikan Kongresi'ndeki bazı neoliberal senatörlerin ABD'yi bir Üçüncü Dünya Savaşı'na hazırladıkları yönünde. (Bkz. Paul Craig Roberts'in Information Clearing House'daki 27.9.11 tarihli yazısı, "America's 'worst enemy'. The Latest Orchestrated Threat and The End of History")
ABD Pakistan'ı, özellikle Afgan halklarının yaşadığı kendi topraklarında askeri operasyonlar yapmaya zorluyor. Bütün bu gelişmelerin ardında, ABD'nin dünyadaki üstünlüğünü hızla yitirmesi var. Sistemin Batı merkezi çok kötü durumda. Diğer yandan ABD'nin dünyada üstünlüğe sahip en önemli tek alan, Ordusu. Amerikan Ordusu, modern savaş konusunda tartışmasız en güçlü dünya ordusu. Ama endüstriyel orduların -ve tabii başta Amerikan Ordusu'nun- en zayıf yanının ekonomi olduğunu 2004 yılından beri yazıp söylüyoruz. ABD, ekonomideki aksaklıkların artacağı bariz olduğundan, bu üstünlüğünü de yitirmeden "birşeyler" yapmaya "ikna edilebilir". Bunun olmaması için neoliberalizmin ikiyüzlü ve yüzsüz bütün türlerine karşı çıkmak ve onların ipliğini pazara çıkartmak gerekiyor.
Böyle neoliberal girişimlere karşı en kesin tavır: Savaşın her türüne kesinlikle karşı çıkmak ve krizin postkapitalist metodlarla aşılabileceği üzerinde ısrarla durmaktır. (Kriz, sadece kapitalizmin ertesine/sonrasına doğru kalıcı bir şekilde aşılabilir). Savaş çıkarıp dünyayı yakmak yerine yeni ekonomik yöntemler denenirse, dünyanın geri kalanına örnek bile olunabilir. Bu da başka bir tür üstünlük değil midir? Dünya üstünlüğünü kaybetmek gerçeğini Amerikalıların ve Avrupalıların hazmetmesine yardımcı olmak gerekiyor. Belki ABD ve Batı eskisi gibi dünya hakimi olmayacaktır, ama entelektüel alanda ve popüler kültür alanında haala bir numaradır. Bu konudaki girişimlerin en önemlileri de Batıda. Dünyanın umudu olmak için çabalamak, dünyayı yakıp onun efendisi olmaya kalkmaktan iyidir. Ayrıca silah zoruyla da sağlansa, geleceğin dünyasında kapitalist bir üstünlük sözkonusu olamaz. Kısacası kapitalizmi silahla/külahla aynen sürdürmek mümkün olmasa gerektir.
(İnsanlar kıçlarını kaldırıp krize çözüm bulmalılar. Çözüm mevcut. Ama neoliberal sistemi aynen sürdürerek, sadece zenginleri düşünen ufaktefek makyajlarla yetinerek, klasik kapitalist yoldan devam edilemez. İlk fırsatta yeni kriz yaşanır...)
Aktif bir barışı savunmak, sorunları da kitlesel aksiyonları kullanarak ve konuşarak çözmek gerekiyor.