WikiLeaks devriminin güçlü ve zayıf yanları hakkında

Dünya tarihinin son altı yılını tüm çıplaklığıyla ortaya koyan Amerikan kriptoları, WikiLeaks tarafından dünya kamuoyuna sunuldu. Bu olayın anlamı ve belgelerin içeriği, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye'de de uzunca süre tartışılacak.
(Julian yakalansa bile, dosyalar yayınlanmaya devam edecek)
Benzeri sızdırmaların daha önce de olduğunu iddia edenler elbette olacaktır -vardır da. İnsan kendini biraz sıkarsa, tarihte benzer olaylar bulabilir. Ama gene de günümüzde yaşanan bu ifşa fırtınası, nitel anlamda farklıdır. Hükümet çevrelerinde -televizyonda falan- tam bir panik gözleniyor. Kelli-felli adamlar, sadece cehaletin ve kifayetsizliğin bir kanıtı olarak "Türkiye'ye karşı Siyonist-neocon komplosu" gibi çocuksu sözler ediyorlar. (WikiLeaks belgeleri arasında ikibine yakın İsrail belgesi var ve ikinci darbe, neoconların feriştahı olan bir bankaya geliyor) Bunları ciddiye almak elbette mümkün değildir. Bu vasat komplocu zihniyet ve mantalite artık aşılmıştır.
Hayatında, arkası olmadan hiçbirşey yapmamış vasat adamların, "WikiLeaks'in arkasında kim var?" diye sorması da çok komik!
Arkasında kimse yok!.. Ortada, idealist, maceracı ama akıllı genç adamlar var sadece. Zaten Hükümetler de onun için panikte... Bunlar "Satın alınamayan adamlar." Tehlikeleri oradan geliyor.
WikiLeaks, dünyanın iyice değiştiğini ve bu değişikliğin bir kopuş aşamasına geldiğini gösterdi.
Dijital (mikroelektronik) devrimin başlamasından bu yana en önemli teknik değişiklik, çok büyük miktarda bilginin çok kolay kopyalanabilmesi ve başka yerlere gönderilebilmesiydi. Bundan yirmi yıl önce, bu miktarlarda bilgiye ne erişmek, ne onları kopyalamak, ne de birilerine göndermek mümkündü. Dijital devrimin devamı sürecinde, idealist insanların gizli belgelere erişimi ise bir zaman meselesiydi
Fakat durum bundan ibaret değil.
WikiLeaks, gizli belgeleri kendine çeken bir odak ve 'Halkın gizli servisi' haline gelirken, çok önemli birşey yapıyor ve dünyanın en elit medyasını da kendisi için mobilize edebiliyor. Burada, gazetecilerin süper haber kapma dürtüsünü insafsızca kullanıyor, basın da kendini kullandırtıyor.
Açıkçası, sahici olan (yani yandaş parti bültencisi olmayan) her gazeteci, bu belgeleri ele geçirirse basmayı düşünür. Sadece gazetecilik değil, piyasa mantığı da bunu gerektirir!
WikiLeaks, seçtiği en elit basın/yayın organlarına gönderdiği belgelerle, medyayı da ustaca kullandı. Mesela Spiegel dergisinin tam 30 redaktörü, dergiye gelen belgeleri okuyor, inceliyor ve kendi bilgilerinin/tecrübelerinin süzgecinden geçirdikten, doğruluklarınadan emin olduktan sonra içeriğini derleyip yazıyor. Türkiye'de de gazetecilerin okuyup kendi süzgeçlerinden geçirip dünya basınıyla da karşılaştırarak Türkiye'yi ilgilendiren bölümleri yazmaları doğaldır. WikiLeaks'in buradaki güçlü yanı, kendinden hiçbirşey, hiçbir yorum katmadan, yayın ve yorum işini elit basına bırakmasıdır. İşin içine basın girmeseydi, belgeler bu ölçüde etkili olmazdı. WikiLeaks, basının işleyişini bir ölçüde değiştirip, kaynak haline geliyor ve basının basacağı konuyu belirliyor. Eskiden de gazeteler odaktı, belli bilgileri kendilerine çekerlerdi, çekmeye de devam ediyorlar; ama WikiLeaks, bilgi kaynağına kesin bir koruma sağlıyor ve bu ölçüde daha güvenilir bir odak ve basına kaynak oluyor. Wiki sistemi, birinci kaynakları korumak konusunda gazetelerden çok daha güvenli. Gazetelerde Hükümetlerin köstebekleri her zaman olabilirken, WikiLeaks gibi küçük idealist grupların kökten muhalif tutumları, onları daha güvenilir kılıyor.
Burada basınla ilgili en önemli yenilik, WiliLeaks'in kanaat önderi konumundaki elit basını da kullanması, bu basının da kendini kullandırmasıdır.
Ve ilginç olan diğer durum, kanaat önderi medyanın önemli bir monopolünü yıkmasıdır. Elit medya, en özel ve orijinal bilgilere olaşmak konusunda ayrıcalıklı bir yerdeydi ve bu ayrıcalıklı konumunu da kullanarak belli saygın çıkarımlarda bulunuyordu, yorumlar yapıyordu ve tabii bu yorumları ses getiriyordu. WikiLeaks'in bu monopolü yıkması, elit medyaya bir tür alternatifin doğmakta olduğunu da gösteriyor. Bu alternatifin ne olduğu henüz net olmamakla birlikte, büyük medyanın endüstriyel, büyük paraların döndüğü yapısından farklı bir alternatif olduğu ve oldukça basit ama daha etkili küçük gruplardan oluşan bir yapı olacağı kesin...
Burada bir parantez açıp, 2008-2024 değişim/dönüşüm dönemi sonrasının olası düşünce ve örgütlenme biçimleri, hatta uygarlık ana fikri konusuna kısaca değindiğimiz geçen yılın yazılarından yola çıkarak, WikiLeaks'in tarzı ve örgütlenmesinin geleceğe uygunluk gösterdiğini de söyleyebiliriz.
WikiLeaks, günümüzün çok önem verilen "dikkat çekmek" ve "eğlendirmek" ile ilgili donelerini de tepe tepe kullanıyor. Gizemli ve karizmatik Julian, bu iş için biçilmiş kaftan. Siteye koydukları belgeler de, onların -bu işi yaparken ne kadar eğlendiklerinin kanıtı! Suudi kralının, Aliyev'in ve nefret ettikleri Amerikalıların, hatta Almanların en ucube hallerini gösteren belgeleri seçmişler ilk postada. Diğerleri ile kıyaslandığında Türklere karşı insaflı davrandıkları söylenebilir. Fakat Erdoğan'ın hezeyanları sürerse, bir sonraki postada oturup AKP'yle özel olarak ilgilenebilirler!
WikiLeaks'in ifşaatlarında şu anda bence en tartışmalı olan yan, sızdırılan belgelerin, demokrasisi en iyi işleyen ülkeleri daha çok vurması. mesela Çin, Kuzey Kore, İran veya Libya hakkında böyle belgeler ortaya çıksa, bu ülkeler de şu anda ABD'nin olduğu kadar zarar görürler miydi? Ya da şöyle soralım: Bu ülkelerden, bu ölçüde  belgeler sızar mı? Demokrasisi iyi işleyen ülkelerde farklı fikirleri oluşturmak, ifade etmek ve yaymak daha kolay. Faşizan ülkelerde farklı fikirlerin gelişmesi ve önemli yerlere sızması daha zor. O halde WikiLeaks'in çalışmasının, demokratik ülkelere daha çok zarar verip vermediğini tartışmak ve demokratik kazanımların zarar görmemesi için uygun önlemleri almak bir zorunluluk.
WikiLeaks'in neden olduğu ve geleceğe işaret eden başka bir trend de, dijital (mikroelektronik) devrimin -bu vesileyle- kendi sınırlarına eriştiği.
Bundan sonra ABD başta olmak üzere devletler ve firmalar, bilgilerin toplanması ve iletilmesi konusunda internet ağı ve türevleri dışında çözümlere yöneleceklerdir. Gerçi şimdiki düzende bu da çözüm olmayacaktır, çünkü neoliberal ekonominin olanca hızı ve para/kar baskısı altında kağıtla posta üzerinden yazışarak veya benzeri yavaş alternatiflerin rekabet edebilmesi imkansızdır. Ama geleceğe işaret eden istikamette, trende uygun olarak, yeni bilgi/iletişim adaları ortaya çıkabilecektir. Şimdiki iletişim denizinde, kendi içine kapalı adalar, adacıklar. Devletlerin, firmaların, kurumların, grupların, hatta kişilerin kendi içlerine kapanmasını destekleyen bu durum, bilginin paylaşımını da etkileyebilir. Bugün çok normal sayılan internet/bilgi erişimi, giderek kısıtlanabilir. Dijital devrimin sağladığı ve WikiLeaks'in uğrunda mücadele ettiği şeffaflık da hızla ortadan kalkabilir. Bunun anlamı, şu andaki "ingilizce konuşan tek global dünya" ahalisinin tasfiyesidir. Kendi içine kapalı, ama çok rafine yeni kültürlerin doğması, böyle bir negatif gelişme sonucu başlayabilir. Tabii bunları daha kesin ifade edebilmek için önümüzde (2024 yılına kadar!) uzuuun bir zaman var!