Son çağda türban, faiz ve kadının kurtuluşu

Günümüz hakkında yapılmış en eski yazılı kehanet, dördüncü yüzyılda Hindistan'daki Maurya hanedanlığı zamanında yazıya geçirilmiş Vişnu-Purana'dır. Harzemli büyük alim El Biruni, Selçukluların Horasana girdiği 1030 yılında bu kehaneti de içeren 18 Purananın tam bir listesini Müslümanlar için yazmıştır.
Kehanete göre, yaşadığımız çağ şöyle bir görünüm arzedecektir: 'Maddecilik sürekli artacaktır. Herşey madde üzerinden değerlendirilecektir. Köleler ve sınıfsızların hükmedeceği bir çağ olacaktır ve onların açgözlülüğü çağa damgasını vuracaktır. Para sahibi olanlar ve halka en çok para dağıtanlar başa getirilecek, insanlara onlar hükmedeceklerdir. Tek başına para, saygınlık için yeterli olacaktır ve onun nasıl elde edildiği sorgulanmayacaktır. İnsanlar, sadece gelecek korkuları nedeniyle, yalnız dış görünüme odaklanmış bir dindarlığı muhafaza edeceklerdir.'
Vişnu-Purana'nın günümüz insanı hakkında yaptığı bu yerinde tesbitler bir yana, daha sonra ortaya çıkmış dinler ve elbette son din İslam da, çağını ilgilendiren en önemli başat konuların neler olacağına işaret etmiştir. Bu konular, dinlerin ortaya çıktığı dönemlere göre farklılık gösterir. Ama hiçbir zaman dış görünüm/tesettür, inancın sembolü olmak anlamında asıl konu olmamıştır. Kaldı ki, onüçüncü yüzyıldan sonra Anadolu'nun her köşesinde anadan üryan Kalender dervişleri bile, hiçbir cinsel takıntısı olmayan nefsine hakim dindar halkın arasında sorunsuzca gezebilmişlerdir. Nasrettin Hocanın çoğunluğu abartılı cinsel öğeler taşıyan orijinal fıkraları da halkın cinsel komplekssizliğinin kanıtıdır.

Küresel ısınma ve Dolar krizi gibi varoluşsal sorunların kapıyı çaldığı bir dönemde, türban gibi dış görünümle ilgili bir sembolü, ülkenin ana gündemi haline getirmek, Vişnu-Purana'da sözü edilen son çağ bozulmalarının son maddesine Türkiye'den verilebilecek en somut örneklerden biri olabilir. Geleceğin (dışa değil içe odaklı) insani/kutsal/kalitatif değerlerine uygun bir yaklaşım tarzı ise, herhalde daha farklı bir yaklaşım tarzı gerektirirdi ve örneğin şöyle öğeler içerirdi: (Anadolu'ya yabancı, Mısır/Irak usulü) Türbanı, sonradan kapitalistleşmeye özgü, din vurgulu 'seksist modern kültürel kimlik' olmaktan çıkarmak. Müziği/dansı asla dışlamayan Anadolu kültürüne entegre olmasını teşvik etmek. Anadolu'nun kadınlı-erkekli sosyal hayatına (ve eğlence kültürüne) uygun bir değişim geçirmesine önderlik etmek.

Burada es geçilen diğer bir konu da şu: Böyle kritik bir dönemde, hem de halkı kamplaştırmak pahasına, ülkeyi tesettür konusuna kitlerseniz, hatta konuyu anayasalara kadar taşırsanız -çıplak kadın görmek bir yana- tesettürsüz kadın gördüğünüzde neler düşündüğünüzü herkes merak eder. Ve bunu en çok da kadınlar merak eder. Neo-liberal sistemin herşeyi parasal/sayısal “değerler”e indirgemeye çalıştığı ve bunda büyük ölçüde başarılı olduğu günümüzde tesettür, dinsel bir simge olmaktan çok, varoşların/taşranın sonradan modernleşmesinin ve kapitalistleşmesinin bir simgesidir. Dinsel/şekşlsel simgeliği ise onun çok arkasından gelir. Tarifi yasalara bile geçirilmeye çalışılan 'türban'da bu kadar ısrar etmek, kültürel kimlikçilikte ısrar etmek anlamına gelir ve tipik bir neo-liberal kapitalizm semptomudur. Sadece bu noktadan yola çıkarak bile, kadının özgürlüğüyle bir ilgisi olamayacağını söyleyebiliriz.

Günümüz şartlarında, mutlaka sahici ve samimi bir dinsel simge seçilecek olsaydı, bu simge 'türban' değil 'faiz'le ilgili olmalıydı. Çünkü faiz, hem İslam'ın özellikle -diğer bütün kutsal kitaplardan çok daha yoğun ve kesin bir şekilde- haram ve cehennemlik saydığı birkaç şeyden biridir, hem de günümüz dünyasının acilen çözülmediği takdirde dünyayı falakete sürükleyebilecek temel sorunlardan biridir. Dünya ekonomisini çökerterek insanlığı bir kaosa sürükleyebilecek kadar büyük bir tehlike arzeden Dolar krizinin -özünde- bir faiz sorunu olduğunu herkes bilmektedir. Son din İslam'ın büyüklüğü, Kur'an'da bu konuyu hem de birkaç yerde birden işleyip, son çağın insanlarını uyarmış olmasından gelmektedir.

Kutsal Kur'an'ın Bakara Suresinde şöyle yazmaktadır: 'Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alış veriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de o öğüte uyarak faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah'a kalmıştır. Kim tekrar faize dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedi kalacaklardır. Allah faizi yok ede(cekti)r.'

İçinde yaşadığımız çağda, kutsal konuları bile seksist sembollerle kadının giyimi üzerinden konuşup tarif etmeye kalkanlar, -başta böyle şekilsel tesettür formlarını savunan erkekler olmak koşuluyla- kadını artık rahat bırakmalıdırlar. Kadının (ve tabii kendinin) nefsine bu kadar güvensiz erkekler zayıftırlar ve gelecekle ilgileri olamaz. Çünkü gelecek, müziksiz/danssız kadınlı-erkekli sosyal hayatsız/eğlencesiz bir erkekegemen dünya olmayacaktır. Kadının kendi aklı/nefsi/kalbi ve inceliği vardır ve son çağda din adına hiçkimse ona karışamaz. O ne olacağına, ne yapacağına, nasıl inanacağına kendi karar verir, ve bunun sorumluluğunu da kendisi üslenir. Ayrıca sanki büyük bir nimetmiş gibi “kadına özgürlük” adına onun tek tip tesettüre girmesi “özgürlüğü” savunulamaz. Bu dünyanın en mazlum olanları önce kadınlar olduğu unutulmamalıdır. Zayıf erkeklerin dini/laikliği/vs. bahane eden baskısından kurtulacaklardır.

Bütün astronomların hemfikir olduğu üzere dünyanın en iyi takvim sistemine sahip Maya'ların hesaplarına göre, Yeni Dünya Düzeni'nin son evresi, 21 Aralık 2012'de sona erecektir. Maya'ların hesabına göre ondan sonraki çağın ilk günü, 23 Aralık 2012'dir. Bitiş ve başlangıcı içeren o üç günde ve sonrasında neler olacağı konusunda, birçok kültürdeki kehanetler ve alimlerin tahminleri, kısa bir yorumu mümkün kılmıyor. Ama Maya'ların İspanyolların esaretine girmelerinden sonra Latince alfabe kullanarak kayda geçirilen Popoh Vuh yazıtlarında, en son dönemin, 11 Haziran 1991 (ve sonra 11 Ağustos 1999'daki) güneş tutulmasıyla başlayacağı işaretlenmiş. Son çağın son evresinde, dünyanın hızla ısınacağı da özellikle belirtiliyor.

Vişnu-Purana'da bu dönemle ilgili kesin tarihler bulunmamakla birlikte, son dönemde dinsel dış şekilciliğin anlamsızlığını anlatan şöyle bir söz yeralır: 'Herşey Tanrı'da varolur, herşey Tanrı'dandır. Evreni Tanrı yaratmıştır ve tanrısal olmayan hiçbirşey yoktur. Onun için: samimi inancın hiçbir şekli yanlış değildir.'

Dinsel sembol seçerken de, özgürlükten bahsederken de samimi olmak gerekiyor. Bu, şimdi çok önemli.